Uzun zamandır çocukların neden yetişkinlere göre daha mutlu olduğunu düşünüyorum ve bu sorunun yanıtını bulabilmek için de son dönemlerde çılgınca çocukları gözlemliyorum.
Çoğu tanıdığıma, kafamdaki bu soruyu sorduğumda ise çocukluk huzurumuzu sorumluluklarımızın olmamasına bağlıyor. Haksız sayılmazlar, ama bence bunun da ötesi var; çocuklar henüz "büyüyü" kaybetmemiş.

Hangi büyü mü? An'ı yargısızca ve meraklı bir şekilde deneyimleme büyüsü. Yani bilinen tabiriyle; çocuklar, yetişkinleri sollarcasına "mindful"lar! Gelin size geçtiğimiz hafta üstadım Uzay ile yaptığımız mindfulness dersini anlatayım.
Yeşilköy'de Röne Park isimli çok sevimli bir çay bahçesi vardır senelerdir. Son bir kaç senedir, içine tavuk, tavşan, tavus kuşu gibi türlü hayvanların olduğu bir alan daha yaptılar. Satürn'ün bir ileri bir geri hareketleri bünyemi altüst etmiş olacak, biraz kafamı boşaltmak için diğer bir anda kalma üstadı olan hayvanları gözlemliyorum Röne Park'a gittiğim gün. O sırada yanıma Uzay geliyor, 4 yaşında bir yakışıklı. Ve yetişkinleri kıskandıracak bir özgüvenle çaat diye bir sohbet açıyor;
U: Tavuklar daha hızlı koşuyor horozlardan. Neden?
A: Merhaba. Aaa evet. Aslında tam tersi olur değil mi?
U: Evet. Bak tavuk kuşu (:) ) Onun kanatları neden büyük?
A: -Ben felsefe lisansı okudum, ama bende bu sorunun cevabı yok- Hmm
U: Bak ananas var orada kocaman.
"Haa, tavuğun hızını gözlemlemeni anladım, tavus kuşunda beynimi 22 sene önceki meraklı hallerine atmanı anladım. Ama ananas nerde be çocuk! "diyorum imrenerek. Uzay'ın öyle bir farkındalıkla bakan gözü var ki, olan biteni yargısızca o kadar güzel gözlemliyor ki, bir çok mindfulness araştırmasını da doğrulayacak bir yaklaşımla geliyor: mindfulness yaratıcılığı destekler.
A: Hani nerede?
U: Bak ananas var orada kocaman. (Palmiye'yi gösteriyor.)
Hakikaten de o palmiye ananasa o kadar benziyordu ki, anlatamam. Saygıyla önünde eğiliyorum. Uzay Bey'in diğer gözlemlerini bir bilim adamının asistanı gibi bir bir aklıma not etmeye çalışarak ilerliyor sohbetimiz.
Her güzel şey gibi bu keyifli ve öğretici sohbetin de sonuna geliyoruz;
A: Tanıştığımıza çok memnun oldum Uzay. Benim gitmem gerekli artık.
Uzay bana bakmıyor. Mindful olduğu kadar, romantik olduğu için annesine; "Ben güle güle demeyi sevmiyorum, sen söyle." diyor.
Biliyor musunuz ben de hiç sevmem vedaları." Görüşmek üzere" demek çok daha umutlu gelir. Uzay'ı çok iyi anlıyorum. O arkasını dönse de ben ona el sallıyorum.
O gün mindfulness egzersizi yapmadım. Uzay ile yaptığımız meraklı sohbet bana yetti. Demem o ki, etrafımız mindfulness kaynaklarıyla dolu. Proust'un dediği gibi; "Keşfetmek, yeni yerler görmek değil; yeni gözlerle görmektir."
Herkese keyifli bir hafta diliyorum!
"Görüşmek üzere"
aydan